Peygamber Efen­dimiz, ellerini Allah’a açarak şöyle dua etti.

Peygamber Efen­dimiz, ellerini Allah’a açarak şöyle dua etti.

Peygamberimiz’in ordusuda, Müşriklerin ordusuda son taktiklerini uyguluyorlardı. Müşriklerin her seferinde nerden saldırıya geçse, ordan Müslümanların ordusu galip çıkıyordu, ama müşrikler sayı olarak çok fazla olduklarından İslam ordusu hep savunmada kalıyordu. Peygamber Efen­dimiz, ellerini Allah’a açarak şöyle dua etti.

Müşriklerden oluşan ordu son kez, var gücü  ile hendeğin sağında, solundan ve her iki tara­fın­dan saldırıya geçti. Çarpışmalar çok şiddetli oluyordu. Karşılıklı ok ve taş atış­larıyla taraflar birbirlerini yıldırmak ve püskürtmek istiyorlardı.Müşrikler sayıca olsalar bile hendek karşılarında büyük engel olduğundan tek çare hendeğin sağından solundan saldırmaktan başka çareleride yoktu

 

Peygamber Efen­dimiz ellerini Allah’a açarak şöyle dua etti

Harbin bütün şiddetiyle devam ettiği  anda, Peygamber Efen­dimiz, hırkasını üzerinden yere atıp, ellerini Allah’a açarak şöyle dua ediyordu:

“Ey kitabı (Kur’an’ı) indiren, hesabı en çabuk gören, kavim ve kabileleri bozgunlara uğratan Allah’ım! Şu kabileleri de hezimete uğrat; sars onları Al­lah’ım! Onlara karşı bize yardım et! Allah’ım! Sen, bu bir avuç Müslümanın he­lakını dilersen, artık sana ibadet edecek kim kalır?”

Peygamberimizin bu Allah’a yalvarışından sonra o gün çarpışma bütün şiddetiyle devam etti. Artık hava kararmış, taraflar gece olduğundan savaşmaya ara vermek zorunda kaldılar. Müslümanlarda, ,müşriklerde karargahlarına çekilmişlerdi. Gecenin karanlığında Hz. Cebrail (a.s.), Peygam­ber Efendimize gel­di ve düşman ordusunun estirilen bir rüzgarla perişan edi­leceğini müjdeledi. Müjdeyi alan Peygamber Efen­dimiz, iki dizi üzerine çöktü, ellerini kal­dırarak yardımını esirgemeyen Allaha, “Bana ve ashabıma merhame­tin­den dolayı, sana sonsuz şükür ve hamd sana olsun Allah’ım!” diyerek şük­rünü tak­dim etti.

Peygamberimiz Ve Müslümanların Zaferi!

Çarpışma ve kuşatma bir ay kadar sürdü çetin bir mücadele oldu, bu kuşatma böy­lece, Allah’ın yardı­mıyla  bu savaşı Müslümanlar kazanmıştı ve sona ermişti. Düşmanlar perişan olurken, Müslümanlara da rahat bir nefes alma imkanı doğmuştu. Bundan böyle müşrikler, Müslümanlar üzerine yürüme cesaretini kendilerinde bulamayacaklardı. Bedir, Uhud ve işte Hendek gibi üç büyük savaşta müminlerin ne derece kuvvetli olduklarını ve onları bundan böyle mağlup  veya  etmenin kolay olmayacağını anlamış oluyorlar­dı.

Mekke ye geri dönen müşrik ordusunda acılı ve üzüntülü iken müminler arasında ise tam bir bayram havası vardı. Herkes memnundu. Bunca yorucu çalışma, sebat ve cesaret ile çarpışmanın neticesini böylesine güzel bir surette elde etmekle, gönül huzuru içinde Rablerine, hamd ve şükrediyorlardı. Hz. Re­su­lul­lah’ın şu müjdesi ise, sevinçlerini kat kat artırı­yordu:

“Bundan sonra biz savunmada degil taruza geçecegiz,ve biz gidip onlarla çarpışacağız; artık onlar, gelip bizimle çar­pışamayacaklardır!”

Resûl-i Ekrem’le birlikte mücahitler bayram havası içinde, hen­dek­ten Medine ye döndüler.

 

Şehit ve Ölü Sayısı

Bu muharebede mücahitler yedi şehit vermişlerdi; kafirlerden ise dört ölü vardı. Şehit olan sahabelerin hepsi de ensar­dandı.