Hz.Muhammed (s.a.v)’ın İslam dinine Safa tepesinden çagrıda bulundu

Allah bana en yakın akrabalarımı uyarmamı emretti.

Hz.Muhammed (s.a.v)’ın İslam dinine Safa tepesinden çagrıda bulundu :  Peygamberimiz (s.a.v.) bir gün Kabenin yanındakilere ve  Merve ve Safa tepesindekilere   Mekkelileri ve kabeyi tavaf eden ve putlara tapanları dinine davet etmeye karar verdi.

Peygamberimiz (s.a.v.) Safa tepesinin etrafındakilere şöyle seslendi: “ Ey Kureyşliler! Size şu dağın arkasında bir düşman birliği var desem inanır mısınız?

“Evet, senin hiç yalan söylediğine şahit olmadık” cevabını alınca konuşmasına şöyle devam etti:

Öyleyse ben size haber veriyorumki  büyük bir azaba duçar olmayanız diye…

Allah bana en yakın akrabalarımı uyarmamı emretti.

‘Allah’tan başka ilah yoktur’ demedikçe size ne bu dünyada ne de ahirette bir faydam dokunur …

kabe

Hz.Muhammed (s.a.v)’ın İslam dinine  çagrıda bulununca

Hz.Muhammed (s.a.v)’ın İslam dinine Safa tepesinden çagrıda bulundu :  Hz.Muhammed (s.a.v)’ın İslam dinine  çagrıda bulununca, Kureyş’in ileri gelenleri önceleri pek karşı çıkmadılar.

Ancak Hz.Muhammed (s.a.v) puta tapanlar hakkındaki eleştiren Kur’an ayetleri gelince ve bildirmeye  başlayınca , ve puta tapanların cehennemlik olduğunu ilan etmeye başlayınca islam Dininin büyük bir tehlike olarak görmeye başlarlar.

O’na karşı düşmanca tavır almaya, davetini engellemek için ellerinden geleni yapmaya başladılar.

Ayrıca onlar, bir tek yaratıcının varlığına dayanan İslam dinin hakim olması, dolayısıyla putperestliğin yıkılmasıdan korkarak menfaatlerine ters düştüğünden Arap kabileleri nezdindeki üstünlüklerinin, ticari imkan kaybolacağından da endişe ediyorlardı.

Diğer taraftan kabile sinirliliğinin tabii bir sonucu olarak atalarnın kültürüne sahip bulunan Kureyşliler, atalarından intikal eden geleneklere büyük değer veriyordular.

Onlar için putperestlik mutlaka korunması gereken bir külttürleri olduğuna,  ve bu hususu sık sık dile getirerek onlar atalarının inanç ve ibadetlerinden ayrılmayacaklarını söylüyordu.

Kureyşliler’in ahlaki durumları da Son Peygamber’in davetini kolayca kabul edebilecek  ve uyum sağlıyabilecek bir seviyede değildi.

Mekke topluluğu Cahiliye zihniyetine hakim olan  ve içki, kumar, zina, yalan söylemek gibi kötü alışkanlıkların yanında ve maddi güç ve kabile asabiyetine dayanan üstünlük anlayışının beslediği haksız kazanç, insanları sömürme ve ezme zihniyeti hakim durumdaydı.

Bu çirkin davranışları Kur’an-ı Kerimde eleştiriyor, insanlar arasında üstünlüğün ancak yaratana saygı, yaratılmışlara şefkatle oluşabileceğini bildiriyor (el-Hucurat 49/13), aksi davranların ve sergileyenlerin ahirette cezaya çarptırılacağını haber veriyordu.